Sanayi Devrimi ve beraberinde yaşanan teknolojik gelişmeler hakkında hepimizin az çok bir bilgisi vardır. Ancak bu gelişmelerin günümüz dünyasını nasıl şekillendirdiği hakkında pek az bilgiye sahibiz. Teknolojinin bu kadar hızlı gelişiminin insanların üzerindeki etkileri ne kadar da olumlu görünse de değişen bu dünya düzeniyle birlikte çağımızın hastalı olan tembelliğin ayak seslerinin git gide artışını hissettiriyor.
Bilindiği üzere Sanayi Devrimi, emeğin metalaşması, işgücü piyasasında ki pazarlık gücünü kaybetmesi ve gittikçe yoksulluğa sürüklenmesi gibi sonuçlara sebebiyet vermiştir. Bunun günümüzle ilgisine şu bağlamda değinmek istiyorum; Sanayi Devrimi, o zamanın kırsal kesimde yaşayan insanına büyülü bir zenginleşme hayali, kente giden altın varaklı, çiçeklerle bezeli bir yol gibi görünmüştü. Değişim o an heyecan vericiydi, umut vadediyordu. Ancak yaşanan gelişmeler bunun tam tersini gösteriyordu. Değişim çok sancılı olmuştu ve bu süreçte pek çok emekçi, insanlık onuruna yakışmayan muamelelere maruz kalmıştı. Yaşanan teknolojik gelişmeler, toplumsal alanda zelzele etkisi yaramıştı.
Geçmişle bağlantı kurmakta fayda olduğunu da düşünerek, o günden bugüne aslında halen Sanayi Devriminde başlayan ve günümüze kadar devam eden bu değişimin acı sonuçlarıyla savaşım vermekteyiz. Teknoloji hızla ilerliyor, hayat temposu insanları içine çeken bir kara deliğe çekiyor, insanlar bireyselleşiyor, iletişim kanallarımız dijitalleşirken, çoğu toplumsal öğretiden de uzaklaşıyoruz.
Değişim ve beraberinde gelen insanlığın adapte olması gereken yeni koşullar, bizleri korkutuyor, yalnızlaştırıyor, sessizliğe sürüklüyor. Toplumsal bir sessizliğe…Peki, bu duruma nasıl dur diyebiliriz? Kendimizi bireysel olarak gerek çalışma gerekse eğitim hayatımızda bu döngüden nasıl çıkarabiliriz? Bu noktada biraz uzaklaşıp, kendimize doğru içsel bir yolculuğa çıkmamız gerekiyor.
Motivasyonumuzu nasıl sağlamalıyız?
Motivasyon, insanın doğası gereği içinde olan, hayal gücü ve disiplinle örülü önemli bir güçtür. Her şeyden önce kendimize güvenmeli ve günün sonunda yalnızca kendimize hesap vermemiz gerektiği, bu şekilde öz bilinç oluşturulabileceğini bilmeliyiz. Ancak unutmayalım ki motivasyon, hayal gücü ve disiplinle yani süreklilikle sağlanan bir süreçtir. Gerekirse hayal kurmamızı engelleyen, bizi tembelleştiren diğer tüm etkenleri hayatımızdan çıkarmamız gerekebilir ve bazen çalışması en zor olan o dönemde yine o masanın başına oturarak, o gün yapmamız gerekenleri istemesek de yerine getirmemiz gerekir. İşte bize bu gücü sağlayan motivasyon, kurulan hayalin bizi kamçılaması ve bu hayal uğruna süreklilikle çalışma isteğinin oluşması ile sağlanır. Bu konu da bizi ayrı bir soru başlığına götürüyor: Bu süreci nasıl daha sağlıklı şekilde yönetebiliriz? Gelin bu sorunun cevabını hep birlikte arayalım.
İş Hayatında Motivasyonunu Yeniden Kazanmak İsteyenler, Buraya!
Sizlerin de bildiği gibi stres, iş hayatının bilinen en büyük kabusudur. Toplantılar, yoğun projeler, son teslim tarihleri, üstlerden astlara yaşanan iletişim sorunları…İş hayatının doğal işleyişinde yaşanan bu gibi olaylar bizleri tükenmişlik ve yetersizlik hissine sürükleyebilir. Hiçbir şeye yetişemiyormuşuz, hayat akıp gidiyormuş biz de durup izliyormuşuz gibi hissedebiliriz. Ancak unutulmamalıdır ki yaşadığımız bu süreçler bizi yeni deneyimler ve fırsatlarla karşılaştırabilir. Yaşadığımız tüm sıkıntıları, bizi geliştirecek bir fırsat olarak görmeliyiz. Bu perspektiften yaklaşmalı ve aslında bir klişe olan bu öneriyi dikkate almalıyız. Çoğu zaman önemi fark edilmese de önümüzdeki engelleri kaldırmak için kendimize küçük hedefler koyarak konuya olan ilgimizi, tutumumuzu dinamik bir hale getirmeliyiz. Başarının temelini bu şekilde atmak, zorluklara korkuyla yaklaştığımız tutumumuzu değiştirecektir.
Bir örnekten yola çıkacak olursak, bir görevi bitirmek her zaman çok tatmin edicidir. Fakat bu göreve başlarken, “Bu görevi, bir günde yerine getireceğim” gibi büyük ve soyut bir hedef yerine, “Bugün bu görev için gerekli araştırmalarımı yapacağım ve bir çalışma programı oluşturup artık o hiç başlamadığım sıfır noktasından uzaklaşacağım.” gibi daha gerçekçi ve motivasyonumuzu diri tutacak hedefler koymak çok daha etkili olabilir. Bu şekilde küçük başarılar, bize tatmin olma duygusunu yaşatacak ve büyük başarıların kapısını aralayacaktır.
Nitekim biz günlük yapmamız gereken işleri yerine getirirken, iş yeri ilişkilerimiz de motivasyonumuzun önemli bir kaynağını oluşturur. Ekip olarak çalışmak, ekip lideri olmak, ekip içindeki uyumu sağlamak, iletişimi güçlü tutmak, fikir alışverişleri verimimizi artıracaktır. İyi bir ekip ortamı, karşılaştığımız zorluklarda bize yalnız olmadığımızı ve her zaman yardım isteyerek güçlüklerin üstesinden hep beraber gelineceğini hatırlatır. Yalnız olmadığımızı hissetmek bizi ruhsal açıdan, tükenmişlik ve yetersizlik hissinden koruyacak olumlu etkiler yaratır.
Başarıyı Gözümüzde Büyütmemeliyiz!
Başarı bazen, yataktan kalkabilmektir. Evet, basit görünen bu eylem bazen bizler için bir başarı hikayesine dönüşebilir. Dönem dönem yaşadığımız ruhsal dengesizlikler bizim için başarıyı bu kadar basite indirgeyebilir. Ancak güneşin batması, dünyanın karanlığa bürünmesi ve tekrar güneşin doğmasıyla ışığın karanlığı aydınlattığını ve bunun doğal bir süreç olduğunu bildiğimiz gibi kendi karanlıklarımızın da eninde sonunda aydınlığa kavuşacağını bilmeliyiz. ‘’Yeni bir gün, yeni bir fırsat’’ motivasyonunu edinmeli ve her zaman ileriye doğru bakmalıyız. Çünkü kendimize bu fırsatı tanıdığımızda fark edeceğiz ki hayat da bize yeni fırsatlar sunmaya devam edecektir.
Sağlığımıza ruhsal ve fiziksel olarak dikkat etmek, motivasyonumuzun ilk kaynağı olarak kendimizi referans almak, sağlıklı beslenmek, spor yapmak, hobilere ilgi duymak, kişisel gelişimimize zaman ayırmak demektir. Zihinsel ve fiziksel olarak bağışıklığımızı güçlendirmek, karşılaştığımız güçlüklerle baş etmek için en büyük kalkanımızdır.
Örneğin, yürüyüş yapmak, masa başı çalışıyorsak gün içinde küçük esneme hareketlerinin hayatımızın bir parçası olması, vitamin takviyelerimizi almak, düzenli doktor kontrolleri, resim çizmek, müzik dinlemek, günlük tutmak, arkadaşlarımızla vakit geçirmek, evcil bir hayvan sahiplenmek motivasyonumuzu artıracağı gibi ruhsal ve fiziksel açıdan da bağışıklığımızı destekleyecektir.
İnsan Sosyal Bir Varlıktır: Gücümüzü Etkileyen Çevremiz
İnsan sosyal bir varlıktır. Eskilerden günümüze bu böyle olmuştur. Yaşanan küresel değişimler ve bu değişimlerin getirdiği yeni dünya düzeni her ne kadar bizi bireyselliğe, sessizliğe itse de aslında bizler sosyal olmayı seviyor, bundan besleniyoruz. Bunu unutmuş olsak da tekrardan kendimize hatırlatmamız kıymetlidir. Çünkü motivasyonumuzu kaybetmek bir hastalıksa tedavisi sosyalliktir.
Fark etmesek de içinde bulunduğumuz toplumsal çevreden doğrudan etkileniriz. Toplumsal olaylar, her gün medya-televizyon yoluyla maruz kaldığımız haber bültenleri ruh sağlığımızı etkileyen önemli etkenlerdir. Ancak yararlı olabileceği gibi zararlı da olabilecek toplumsal çevremizin, ruh sağlığımızda hangi etkiyi doğuracağına da biz karar veririz. Çevremizi başarılarımızı kutlayan, bizi her adımımızda destekleyen insanlardan oluşturmaya özen göstermeliyiz. Bu durumda, toplumsal çevremiz bizi doğrudan etkiliyorsa da bu çevreyi belirleyecek ve kurallarını oluşturacak kişiler yine bizleriz. Samimi ve açık iletişim kurmak, sağlıklı ilişkilerimizin temelini oluşturur.
Örneğin, arkadaşlarımızla ‘’acaba başarımı kıskanacak mı?’’ endişesiyle değil de ‘’başarımı takdir edeceğine eminim’’ güveni ile dertleşmeliyiz. Çevremizdeki insanlar, karşılaştığımız zorlukları aşmamız için bize çok yardımcı olurlar. Bu yüzden dostlarımız, ailelerimiz bu süreçte en büyük destekçilerimizdir. Onlar bizlere, farklı bir pencereden bakmamız için yeni perspektifler oluşturur.
Öğrenciler İçin Stres Yönetimi: Motivasyon
Öğrencilik yıllarının en büyük kaygısı; sınavlar, ödevler ve dersler ile baş etmeye çalışmak oldukça stresli olabilir. Süreç çoğu zaman kaygı ve endişelerle ilerler. Ancak önemli olan stresle nasıl başa çıkabileceğimizi öğrenmek ve kaygı döngüsünü kırmaktır. Kaygı döngüsünü kırmanın en iyi yolu bir plan yapmak, her konu için kendini test etmek, eksikliklerini tamamlamak ve plana sadık kalmaktır.
Kendinize bir çizelge hazırlayın. Bu çizelgeyi kendi anlayabileceğiniz en basit şekilde yapın. Çizelgede hangi derste ve hangi konularda eksik olduğunuza yer verin. Ufak bir çalışma planı hazırlamaya başlayın ve eksikleri tamamlamaya odaklanın. Ancak unutmayın bunu yaparken kendinizi sıkmamalı, motivasyonunuzu diri tutmalısınız. Ayrıca sağlıklı bir uyku düzeni, iyi beslenme, dersi tüm dikkatinizle dinlemekte başarıyı etkileyen önemli faktörlerdir.
Dikkatinizi dağıtacak bütün çevresel faktörlerden soyutlanın. Ders çalıştığınız ortamın temiz ve düzenli olmasını kendinize prensip edinin. Bu süreçte bilmeniz gereken bir diğer önemli konu ise başarıyı, sınav sonucunuzla değil, akışta edindiğiniz tecrübelerle ilişkilendirmelisiniz. Çünkü tecrübelerimiz bizleri geliştiren ve beceri kazanmamızı sağlayan olgulardır. Başarıya giderken yaptığımız yolculuk motivasyonumuzun ana konusudur.
Hayatın daha çok başında zorlayıcı görevlerle karşılaşmak haksızlık gibi görünebilir. Haklısınız da ancak unutmayın, motivasyon insanın içinde olan doğal bir güçtür. Kendimize inanmamız, sosyal çevremizle ilişkilerimizi sağlıklı kurdukça, insanlarla sağlam ve samimi bağlar kurdukça, öz bakımımıza önem gösterdikçe ve sağlığımıza dikkat ettikçe, zorluklar bizi yıldıramaz.
Bazen küçük bir hedef belirlemek, büyük bir başarının anahtarı olabilir. Ve her şey, o hedefi belirlemekle başlar. Şimdi o hedefi belirlemeye var mısınız?
Azimle çalışmak ve vazgeçmemek başarının anahtarıdır. Ne olursa olsun hedefine ulaşmak için devam et!